BEN'CE

website free tracking

8 Mart 2008 Cumartesi

Bahçe

"Herşeye verecek cevabım var, ama, önce lafa bakarım laf mı diye, sonra söyleyene bakarım, adam mı diye? Susuyorsam , asaletimdendir..." Mevlana Celaleddin-i Rumi...
O kadar gereksiz yerlerde, o kadar gereksiz tartışmalara giriyoruz ki... Söz uçar derler, uçmaz söz, ağzımızdan çıkanı kulağımız duymaz bazen, ama o söz döner dolaşır yakamıza yapışır. Bazen insan sevgisini, içindekini de sessizlikle göstermez mi? Bazen sessiz kalmak, karşı tarafı anlamak değil midir? Bazen insanın kendini ifade edecek gücü bulamadığı olmaz mı? Sessiz kalmak bazen çok şey söylemek değil midir?Sessizlik bazen cümle kurmak değil midir? "Es" de bir notadır.
Gerçek erdem aslında sessizliği okuyabilmek, doğru okuyabilmek değil midir? Sessizlik bazen özürdür, bazen sevgidir, bazen kabahati fark etmektir, bazen siniri içine atmak, bazen hazmetmektir... Bazen insan kendi içsel derdinden susmaz mı? Hayırdır? Nen var denmez mi susana? Sessizlik bir haldir...İçsel yolculukta sessizlik bir erdemdir. Sessizliği düzgün okumayı becermek de, bir yetidir... Halden anlamaktır. Halden doğru anlamayan, sözden hiçbir şey anlamaz... Sessizliği doğru okumayı becermek, kemaletin köşelerinden biri değil midir? Halden, sadece ehli anlar... Ehil olmak, kemalettir...
Dilbilimsel olarak bakınca "sessizlik" dilden ekonomidir.
Gereksiz tartışmalardan, gereksiz sözlerden, söylediğim gereksiz laflardan, karşı karşıya kaldığım bahçe yarışlarından, "adam" yarıştırmalarından, "veli" yarıştırmalarından, senin söylemediklerinden, yanlış anladıklarımdan, seni yanlış yere koyanlardan, seni yarıştıranlardan, koşturanlardan, hakkında duyduğum yakıştırmalardan, yaftalardan, çektiğini hissetmeye bile dayanamadığım çilelerden, senden yanlış medetler umanlardan, beni seninle kandırmaya çalışanlardan, kananlardan, nefsimden, benliğimden, koca bir balon gibi büyüyen egomdan, senin eteğinde, ayacıklarının altında, sığındığın yere sığınırım...

Hiç yorum yok: