
Bir tek piyanolar bilgisayar olmaktan çıkıp gerçek piyanolara dönüşecek ve işte tam ondan sonra "Bade"yle sohbetimiz başlayacak...
Sabah kalktığımda Bostancı'da gece başlayan çatışmanın devam ettiğini duydum... Trafik kilitti...
Orhan teşkilatını alıp sahile geldi, onu oradan alıp stüdyoya vardığımızda, Levent Abi çoktan oradaydı sigarasını içiyordu... Daha tanımadan Levent Abi'ydi benim için... Hiç yanılmamışım... "O" Levent Abi...
Nasıl çalalım bakalım dedi... Abi dedik mikrofon bu, sandalye de bu, ister otur, ister kalk ayakta çal...
Tonlar bunlar, türküler de bunlar, istediğin gibi çal...
İster melodiyi çal, ister doğaçlama yap...
Bütün felsefemiz zaten, herkesin içinden geleni yapmasıydı..
Öyle de oldu, Levent Abi de son noktayı koydu...
İnanılmaz neşeli, rahat bir abiyle tanışmış, ona çok rahat "abi" demiş olduk...
Gelelim türkülere, arkasında göğsümü gere gere durabileceğim, gözüm arkada kalmadan Bade'yi gerçek sahibine teslim edebileceğim birşey oldu... O nasıl isterse öyle birşey oldu...
Artık Bade' nin içinde "aşk" var... Gelen, çalan herkesin ruhundan geleni kattığı nefes var Bade'de... Böyle ustalarla, bu şekilde çalıştığım için çok mutluyum... Erdem Abi, Levent Abi, Eylem, Mehmet, Emir, Turgut Abi, Ali...
Başka çalacak kimse kaldı mı? dedi Levent Abi, ara verdiğimizde kapıda sigara içerken...
Hayır abi dedim, budur... Daha kim olsun ki dedi...
Var aslında be abi dedim... Var yani...
Biri daha olsun...
Bir gelsin bir şarkıda çalsın gitsin...
Kim? dedi...
İsmini söyler söylemez...
Ooooo dedi...
Gelir merak etme... Gelir seve seve çalar gider...
Gelir mi acaba hakkaten?
Gel be erenler sen de gel işte...
Koyalım noktayı seninle de bitsin gitsin...
Bakalım... Bugünkü kayıtlar iyi geldi bana...
Perşembe piyanolar var şimdi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder