

Geç kaldım yazmakta... Çok geç kaldım, ta en başından başlamalıydım yazmaya... O masalları kıskandıracak ranstlantı zinciriyle başlamalıydım aslında...
Bade sarhoş etti beni, belki de ondan... En derin etkileyen ise Erdem Abi oldu...
Ondan başlayacağım yazmaya...
Ondan başka kimseyi bu hayali kurmaya başladığımdan beri düşünmemiştim aslında... O olacaktı hep onun elleri, tuşesi, tınıları, ufacık müzikal cümleleri...
Masal mı, rüya mı, gerçekten gelip çalıp şenlendirdi mi?
Önce Emir şöyle demişti... " Erdem Abi, için notaları yazmak gerek! Yoksa çalmaz !" ...
Sabah Mehmet'in kayıtlarına girdik, saat üç gibi kayıt bitti, keyifle yemeğe gittik ki, o kaydın detaylarını da yazacağım.. Aklımızda Erdem abiyi ne zaman kayda alacağımız vardı.. Döndük sonra stüdyoya Mehmet'i bir daha dinleyip, hadi dedik gidelim yatalım.. Erdem abi çok yoğun... Sezen Aksu konserler silsilesi, kayıtlar, pasiflora derken... Orhan'la eve dönüp, teyzemde çay içerken telefon geldi saat yedi gibi... Emir "Kerem diyordu, Erdem abiyi bugün alalım mı kayda?"
Hemen dedim gideyim gerekeni halledeyim Orhan'la gelelim...
Eve ani bir hareketle dönüp sonra bankadaki işi kartla halledip, tekrar Orhan'ı ve teşkilatını yükleyip taksiye stüdyonun yolunu tuttuk... Biz geldiğimizde henüz Erdem Abi gelmemişti...
10 dakika ya oturduk ya oturmadık... Erdem Abi içeri girdi...
Abi ben sizinle Mazlum abinin stüdyosunda tanışmıştım! dediğimde.. Aaaa Evet dedi ama bayağı oldu sanırım... Eh o günlerde bu masalın hayaline iyice dalmıştık zaten... Olmadı, uzadı, zaman geçti... Evet ya abi bayağı bir oldu... Ben dedi uzun zamandır göremedim Mazlum'u.. Ben de en son yılbaşında gördüm zaten, bir de telefonda konuşmuştuk...
Adaçayı sanırım kimse beğenmemiş, bir senedir mutfakta duruyor... Ben "Earl Grey" içeyim bari dedi... Ve birazcık kısa sohbet.. Abi kayıt alacağız izin verirseniz videoya, bir de kapak içi için bir iki resim, rahatsız etmeyiz umarım..."Bilsem dedi, düzgün birşeyler giyerdim, öyle darmadağınık geldim!"... Eline hemen nota kağıdını tutuşturduk.. Kimse onun gibi zaten çalamaz da, iddaa ediyorum o eline tutuşturduğumuz partisyonu, ondan başka kimse çalamaz..."
Okudu bir daha döndü!...
-Dehşet birşey bu! dedi.. İlk tepkisi bu oldu...
-Ama çalınır!
Diğerleri zaten nispeten kolaydı...
Geçti odaya bir çalışayım dedi... Akordumu da yapayım... Gözler de görmemeye başladı...
Gitara birşey demiyorum, diyemiyorum Godin'le mi gelecek diyordum ama belli ki kablo istememiş ve yanında klasik gitarını getirmiş... Mikrofondan alacağız...
Yerleşti, akordunu yaptı... Bir kere partisyonu geçti... Güzel dedi... Şimdi bazı yerleriyle hafif oynayacağım dedi... Hah kolaylaştıracak ağır geldi der bilmeyen, hayır haz duymadı, kolaylaştırmak değil, biraz daha zorlaştırdı... Şimdi bir alt yapıyla bakayım dedi...
Tamam dedi kayıt... Kayıt o kayıt...
Önce intro... Sonra şarkı...
Ya on dakika olmuştu, ya olmamıştı... Dedemin ilahisi, söylediği ilahi... Bu dünyadan gitmeyi anlatır, kalanlara selam verir... Ben hep bu ilahiyi söylerken hüzünle söylerdim... O hüznün yanına öyle bir neşe geldi ki, evet ya, o aşka kavuşma neşesi, o bayram havası... Erdem Abi o neşeyi serpiştirdi...Çok güzel, nefis birşey oldu bu dedi... Emir çok dikkatliydi...
Ben ağzım açık seyrediyordum.. En şanslımız Orhan kayıt alıyordu ve yanındaydı.. Orhan'ın tek şanssızlığı, o gitarın alt yapı üzerindeki sesini duyamadı... Tuşesi, metronomdan keskin ritmik yapısı, akorlarda kimsenin aklına gelmeyen pozisyonları.. Şarkı çoktan bitmişti...Nasıl oldu diye sorduğunda, bilmem diyesiniz geliyor... Ben anlamam ki dedirtir yirmi senelik müzisyene... Bu soruya hem Emir, hem ben gülümseyerek yanıt verdik... Geçin dedi bakalım öbürüne...
"Göçmen Kızı", eminim bu türküyü besteleyen onu duysa, hadi len derdi...
Kırmızı ve sarıyı karıştırırsınız, turuncu olur... İki sesi karıştırırsınız o da Erdem Sökmen'in çaldığı gitar olur... Elini seyrederken, müziği unutur, müziği dinlerken elini kaçırırsınız...
Anlatılmaz dinlenir... Ne yazık ki, saat şu anda 02 .30 aklım hala onda... Çalarken bir şey anlamadan baktım... Çaldıktan sonra iki kere dinledim... Aklım kaldı orada... Keşke, keşke orada yatsaydım da sabaha kadar dinleseydim alıp alıp başa...
Ve albümde ona düşen son şarkı, "Sunam" ya bu çok farklı, çok güzel çocuklar dedi...
Buna farklı birşey yapacağım dedi... Introya birşey yapayım mı?
Abi ne istersen yap...
O ne, nota kağıdı kenarda, içinden birşey geliyor! ve Erdem Abi doğaçlama intro da pianoyla sohbet ediyor... Kırmızı, sarı, turuncu burada tam dibine kadar gitti... Öyle bir dibine gitti ki... Gitardan çıkan her ses bir acayip... Dört ölçü çalıyor, geri al diyor, diğer kanala ver, bir dört ölçü de oraya...
Bütün şarkı öyle gittik... Bir yerde bir sıkıntı oldu.. Emir, Kerem'in sesini aç...
Olmadı burada ses çatışıyor, değiştirmem lazım dedi.. Abi sen değiştirme.. Biz vokal kaydında değiştiririz.. Olmaz dedi... "Ben sana eşlik ediyorum, sen bana değil"...
Ya istesen abi bunu?
Becerebilir miyim sence?
Ben sana eşlik edebilir miyim ki?
Biz ne olduğunu anlamıyoruz derken, kayıt bitti.. Kayıt ortasında bir telefon, kolondan dinledi ne olduğunu? Nasıldı ? dediğimde aldığım cevap, "çok güzel"di... O kırmızıydı, veya sarı... Turuncu değildi... Turuncuyu dinleyince ne diyeceksin ki!...
Tamam dedikten sonra, ver bir dinleyim hepsini demedi Erdem Abi...
Biliyordu ne olduğunu, ne çıktığını ne bittiğini... Geldi biraz daha sohbet ettik...
Uzun zamandır böyle farklı bir proje olmadı, inanılmaz güzel.. Çok sevdim, çok severek çaldım dediğinde... Bu masal abi.. Sen masal gibi çaldın abi...
Ben duydum, Emir'e anlattım bu masalı, Emir bu masalı yazdı... Ve Erdem Abi, masalın ilk perdesini, dünyanın en iyi oyuncusu gibi oynadı...
Orhan'da bu masalı filme çekti...
Erdem abi aramızdan ayrılır ayrılmaz bilgisayarın başına koştuk acaba neymiş diye...
Ne mutlu ki... Canımız sıkıldıkça koyup seyredeceğimiz bir Erdem Abi var, Orhan'ım sağolsun...
Bu yol müziği demişti Mehmet, çok güzel, "soft"
Erdem abi uzun zamandır böyle bir projeye denk gelmemiştim.. Çok farklı, çok güzel, çok sevdim, çok severek çaldım... Bundan ben eminim, düşünüyorum da, Erdem Abi hiç yapmadığı bir şeyi yaptı, çok kısa cümleler de olsa notasız, kağıtsız hiç yapmadığı bir işi yaptı.. Doğaçlama yaptı evet doğaçlama... "Sunam"ın introsunda piano ile konuştu, ilerleyen yerlerde, benimle "vokalle" konuştu...
Hadi be Eylem, sıra sende... Hadi Eylem...
Perşembe sabahı Eylem gelecek, basları çalmaya... Artık çatı çıktı, şekilleniyor... Mehmet, Erdem abi derken.. Eylem de, her zaman yaptığı eylemini yapsa... Kulağımdaki masal, albüme giriverecek...
Kulağıma fısıldayan bu masalı, eminim onlara da fısıldıyor...
Ne olur yalnız bırakmayın bizleri...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder