
Can Baba'nın şiiri geldi aklıma, ya Can Baba'yı da ben acaba o şiirinden mi bu kadar sevdim. Yoksa her dakika alakasız bir şekilde hepimizi dumur edip, cart diye bizi oturttuğundan mı bilmem.. Baba hayatta en çok seni sevdim ben... Şu sözün güzelliğine bak ya.. Ben söyleyemedim babama bunu...
Sana dair birşeyi ilk defa yazıyorum.. Böylesine ...
Üst kimlik Galatasaray, Tekel.. (sigara 4 paket, rakı 1 Büyük)
Sadece şöyle yazayım...
Galatasaray, Metin Oktay, Hagi, sigara,Yeni Rakı, Brel, Ruhi Su, Zülfü, Nazım, Becaud, Ferrat, Ferré, Aznavour biraz Piaf,Gün Abi, tavla, yat limanı, bira, balık, rakı, pepper steak, pizza, illa ki lüfer, Yaşar Kemal, İnce Mehmet ( okumuş olması muallak), Timur Selçuk, Brassens, Cüneyt Tanman, Samsun216, ama Gauloises, Gitanes, Paris, Saint Martin, Beyoğlu, okuldan kaçıp Çiçek Pasajı, At kafa, Kabagöt Mehmet, Beyoğlu Pavyonlar, Şevket, Turist Ömer, Sadri Alışık, ilk işçi partisi, Hollandalı Ahmet'in yeri, Çiftlik Koyu, denize ayağa kadar girme, ancak ayak sokma, Adana, Kolcuoğlu Kebapçısı, şalgam, Ülker'in içli köftesi, her çeşit Galatasaray maçı, her dönem her şartta, İmamoğlu sucuğu, araba, çay, nescafé, croissant, özlem maalesef, genel kurulda oy kullanma, Özhan illa Özhan, (bir çiçek göndermedi sana, bir yazı yazmadı) lodosa tutulmuş kayık gibi yalpa yaparak yürüme, şort, Lacoste, yat ayakkabısı, Beneteau, Popescu, Taffarel, Delfino, Papirus, 64,65 mezunlarının alayı, Can Yücel, fransızca tek bir cümle "on va regler tout" (herşeyi yoluna koyarız, merak etmeyin siz cinsi birşey) arkasından "ne dedi bu" diye bir cümle gelirdi bana... kumanya (hep bana yıkardı) Emre Belözoğlu (geleceğin Hagi'si -hala gelecek-) Dawkins, Michael Scearce, (dönemin ikiz kuleleri.. Spor Sergi Sarayı, Pizza pino hemen arkası, Ali Sami Yen arkasından Harbiye Pizza Pino, Yenilmez Armada, kafa kıyakken bir büyük arkası hep aynı bitmeyen hikaye, Adana Mc Donalds, çay, nescafé, Adana evin balkonu, liberalizm, özelleştirme, gazete önce Galatasaray haberleri, arkasından saatlerce ekonomi, arabayla Marmaris, denize üç senede bir kere belki ayak sokma, bal kaymak, inci pastanesi, tiyatro, Ferhan Şensoy, Metin Akpınar, Zeki Alasya (yalnız tiyatro, filmleri iplemez) Jean Paul Belmondo, Jean Gabin, Asaf Savaş, Beyoğlu'ndaki bütün sinemalar, İstiklal Caddesi, profiterol, Çukurcuma, okuldan kaçma hikayeleri, Lise'nin futbol sahası, Gün Abi'nin "tosbağ"sı, maceraları, Michael Jordan'ın inanılmaz smaçı, İspanya'da turizm muhasebesi ve verdiği konferans (fransızca olması mümkün değil, ingilizcede bilmez), Animal filmi, Bisiklet Hırsızları, Turist Ömer'in bütün maceraları iflah olmaz bir şekilde, hala daha iyisi çıkmadı... Belki Cem Yılmaz, evde yapılan steak au poivres, bildiğimiz pepper steak bazen öyle, bazen öyle, Metin Oktay'ın unutulmaz Fener maçı, ağları deldiği değil yanlış anlaşılma olmasın, kırmızı kart gördüğü, uzun yolda sürekli kahve, son kahraman Robert De Niro, gazete okurken iki demlik çay, baba bitti çay.. Bir demliyiver.. Yuhhh diyesin gelir... Çay kalmamış! Nescafé yapıver,onun giremediği benim girdiğim Neuchatel maçı, UEFA finali, Popescu'nun penaltısı, son penaltı,benim o sırada sürekli meşgul çalan telefonum, Fatih Terim'den haz etmeyen belki de tek hem Adana'lı, hem Galatasaray'lı, iki kere gördüm ağlarken, birisi Bursa maçı, Metin Oktay'a saygı duruşu, mezarına sıkıştırılmış sarı, kırmızı ip, omega kol saati, fenerden fark yediğimiz maç, olsun biz UEFA aldık, Hociç'in 40 metre topu sürüp fenere attığı gol sonrası beni havaya atması, sanırım İnönü Stadı Numaralı Tribün, O-0 rövanşı 2-0 tur atlamıştık, delfino kapandığı gün "çarşamba"ydı, okul yarım gündü, yüzü sakallı, boynu bükük, yıkık adam, Sultanahmet, Fransa dönüşleri bavuldan çıkan bir dolu oyuncak, forma, şort, çikolata, her dönüşünde pis sakallı olurdu, kahverengi sonradan benim giydiğim adidas eşofmanı, gelip beni seyrettiği maçım, harikalar yaratmıştım, 15, 20 sayı atıp döktürmüştüm, arkasından Efes Pilsen'in antrenörü gelip öve öve bitirememişti beni babama, Marmaris yollarım, hep almaya en az yarım saat geç gelen adam, dönüş akşamları verilen ziyafet, Doğan'ın ilk okuması Adana yolu, okuduğunu fark etmeyen babam ve ben, Dalyan, ve oradaki arkadaşları, hepsi birbirinden komedi, bu yazıya sürekli birşeyler ekleyeceğim sanırım ...
...
Yazacağım... Elimden bu kadar geliyor şimdi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder