BEN'CE

website free tracking

11 Mayıs 2008 Pazar

Baba'ma

Hayatımın beni en çok üzen, yıkan, insana dair bütün inancımı bitiren sene de, böyle bir hediyeyi ilk aşkımdan almak kadar güzel bir şey yok.. Hele bir de Sanal Cumhuriyet'in elinden almak... Kimsenin beğenmediği, İstanbul Üniversitesi Spor Akademisinde Futbol Profesörü olan Cevat Hoca'yla, hep aslında hocasız diyenlerle dalga geçtik, canını dişine takan Servet'le, Arda'yla, bu sene harikalar yaratan Ayhan'la, Aykut'la... Her maç yediği tekmelerden ayakkabıları yırtılan Lincoln'le, Anaconda Nonda'yla, Ümit'le, gencecik Uğur'la, benim kadar yaşı olan Hakan'la... Babamı hayatımda bir kere ağlarken gördüm, Metin Oktay'ın vefat ettiğini duyduğu gün... Ne ketum adam derdim... Neden ya? Neden ona ağladın peki... Annemi kaybettiğimde de ağladım dedi önce, sonra da futbolun öyle bir sihiri var ki, herşeyi unuttururdu demişti bana... Metin Oktay'a ondan aşıktım ben... Ben daha çok şeye ağladım hayatımda... Hele şu bir senede, gözümün içine sokulanlar, oyunlar, kullanılmalar, isimleri olmayan sahte insanlar, sahte devranlar, sahte dervişler... Satılmalar, krallar, kraliçeler... Herşeyin maddeyle ölçüldüğü sohbetler konuşmalar...
İnsana dair inancımı yitirdiğim anlar , günler, haftalar... Her geçen gün daha da rezilleşen, daha da utanmazlık, merhametsizlik, vicdansızlık dolu günler, böbürlenen gerzekler , hiçbir sıfatı olmayan ama kendini birşey sanan meczuplar, meczuplara dair yalan dolan hikayeler,vıcık vıcık rezil mi rezil burnuma sokulan, hayatıma sokulan rezil adamlar, verdiğimi algılamayıp vermediğime takanlar ... Dökülen yaşlar, karamsarlık, sığınma isteği, yıkıntı, emek, yorgunluk, anlaşılmamak, zamansızlık, satılmak, göz göre göre yalanlar, anlamsızlık, bayılmalar, baş ağrıları, ve baba... Babacığım...Canım... Göremediğin bu şampiyonluk... Görsen, sen de en çok bu şampiyonluğa sevinecektin... Hayatımda, Metin'i, Turgay'ı gördüm bu kadar sevinmedim diyecektin eminim... Hiçbir şampiyonluk bu kadar mutlu etmedi beni diyecektin... Bana sevgimin karşılığını verdi işte bu takım diyecektin... Sıkıntılar ve yetersizlikler içinde sanal cumhuriyetin havalarını söndürdü ya diyecektin, daha ne isteyim... Sihir burada işte... Saçlarımının sakalımın yüzde ellisi bu sene beyazladı baba... Bana her hafta bir buçuk saat herşeyi unutturan bu takıma aşığım baba, senin gibi... Seni şimdi anlıyorum, Metin'e neden ağladığını... Bu kadar ketum bir adam neden ağlar? UEFA kupasında son penaltı atılırken, Popescu atarken beni aradın ve telefonum meşguldü baba seninle yaşayamadım o anı... Sen beni alıp daha üç yaşında götürmüştün maçlara, o anı yaşamak istedin olmadı... Gol diye bağırırken benim senin aradığından haberim yoktu telefona bağırıyordum... Ben bu sarı kırmızı aşkı senden öğrendim... Şimdi sana hakem düdüğü son düdüğü çalmadan önce sarılmak isterdim.. Aramak isterdim yanında olamasam da... Şimdi sen gördün mü şu şampiyonluğu? Senin gibi benim de herşeyi unuttuğumu o bir buçuk saat içinde her maç herşeyi unuttuğumu görüp, güldün mü bana... Bana hiçbir şey vermediysen en azından şu aşkı verdin ya, bir buçuk saat herşeyi bırakıp unutmamı sağlayacak şu sihiri yaşamamı sağladın ya baba... Işık içinde ol... Ve oradan sevin işte... Galatasaray Şampiyon gene.. Hem de en zor senede.. Hem de en zor, en yorucu, en kötü senemde bana işte herşeyi unutturdu baba...
Işık içinde ol... Sevin baba... Galatasaray Şampiyon... Senin için, benim için...

Hiç yorum yok: